“Gerçek ancak gerçeğin olduğu yerden yaratılabilir.”
Eric Morris’in meşhur sözünü motto yapan Pelin Ermiş, “İşin en önemli kısmı gerçeklik” diyor. Aşk-ı Memnu, Mazi Kalbimde Yaradır, Adını Feriha Koydum, Emir’in Yolu dizileriyle tanıdık onu. Şimdilerdeyse Meltem Cumbul, Seren Şirince, Ushan Çakır ve Yiğit Özşener’in yer aldığı, Talimhane Tiyatrosu’nun son dönemde ses getiren oyunu Göl Kıyısı’ndaki Erica rolüyle dikkatleri çekiyor. Pelin Ermiş ile oyunculuğu üzerine keyifli bir söyleşi yaptık..
İzmir’den gelip senin için yabancı bir şehre, İstanbul’a yerleştin. İzleyicilerin zannettiğinin aksine bu sektörde işler çok da kolay değil. Zorlandığını hissettin mi hiç?
Hangi iş kolay ki? Zorluk tabii ki kaçınılmaz. Özellikle göz önündeysen, özellikle büyük bir sektördeysen ve yaptığın iş her aşaması büyük zevklerle eleştirilen bir işse, herkesin yorum yapma yetkisi varsa.
Artık kısa yoldan oyuncu olmak, dizilerde boy göstermek çok meşhur malum. Oysa sen Müjdat Gezen Konservatuarı Tiyatro Bölümü’nden mezunsun. Bu eğitim ne kattı? Oyuncu olabilmek anlamında eğitimin rolü nedir?
Her şeyden önce güzel bir sürü anı kattı. Şuan çok yakın olduğum arkadaşlarımı kattı. Ben baya romantik bi yerden girdim ama bunların önemi bende büyük.
Bence, bir doktorun ya da mühendisin bu soruyla karşılaşmıyor olması ama oyuncuların bu konuda düşündüklerinin hep merak edilmesi oyunculuğa ya da okullu oyunculuğa fazladan bir değer katıyor sanırım. Aslında okul, tabiatıyla çok şey kattı. Eğlendiğim, merak ettiğim, fark ettiğim ama daha çok okul bittikten sonra fark edeceğim bakma şekilleri kattı. Ayrıca oyunculuk derslerinin yanında estetik, sanat tarihi, felsefe, mitoloji, edebiyat gibi dersler kime iyi gelmez ki? Okul, insanın kendine güvenini erkenden bulmasına yarıyor da olabilir. Hem birey, hem de ekip olarak zorlu sınavlardan geçiyorsun. Her atılan adım daha sağlam basmana, daha güvenli olmana yarıyor. 4 yılda seni olduğun yerden bambaşka yerlere getiren arkadaşların ve hocaların oluyor.Oyunculuk okuduğum için gerçekten mutluyum, içim rahat.
Talimhane Tiyatrosu’nda çok beğenilen Göl Kıyısı oyunundasın. Oyun nasıl gidiyor? Rolünden bahseder misin?
Oyun gayet güzel gidiyor. İzleyiciden iyi tepkiler alıyoruz. Önümüzdeki sezon da devam edecek. Enerjisi yüksek, heyecanlı bir oyun. Erica rolündeyim. Erica asi, hatta saldırgan olabilen, içindekini dışa vurabilen, sözünü sakınmayan, küfürlü konuşan ilginç bir kız. Baba eksikliğinden kaynaklanan bir travması var. Sevgisizlik, terkedilme, hayal kırıklığı bu travmanın asıl nedenleri. Oynamaktan çokça keyif aldığım bir rol.
Nasıl hazırlanıyorsun rollerine? Hani o “Deli rolü için 1 ay akıl hastanesinde yaşadı” haberleri klişe mi? Rol öncesi ezber dışında çok fazla bir enerji sarf ediliyor mu?
İşin en önemli kısmı enerji aslında. Sarfedilen ve bir o kadar da yeniden üretilmesi gereken bir enerji alışverişi oluyor seyirciyle aranda. Seninle zaman, mekan, hatta oynadığın rol arasında. Ne zaman bütün enerji senin hem ait, hem de sahip olduğun bir haldeyse o zaman etkileyici olduğunu hissediyorsun. Akıl hastası olmak için 1 ay hastanede kalmak gerekmeyebiliyor yani.
İlle de bir hazırlanma yönteminden bahsetmem gerekirse, Eric Morris’in “Gerçek ancak gerçeğin olduğu yerden yaratılabilir” sözü benim yaklaşımımı belirliyor herhalde. Ne kadar dürüst, ne kadar açık, ne kadar gerçek olursam o kadar gerçek oynayabilirim.
Bazen bir role dışarıdan yaklaşır, uzaktan gözler ve yavaş yavaş tanışırsın. Bazen içinden bir şeyler arar bulur çıkarırsın. Bazen de kendi çıkar. Ama her halükarda gerçekle bağını koparmaman gerekir. İnsanın kendisini dürüst ve açık bir şekilde yaşayabilme yürekliliğini gösterebilmesi hem yaşamak için, hem iyi oynamak için olmazsa olmaz beceriler sanırım.
Rolün etkisinde kalıp günlük hayatta farklı bir karakter gibi davrandığın oluyor mu?
Günlük hayatta zaten farklı bir karakter gibi hissedebiliyorsun. Bu her zaman mümkün, hem de herkes için. Ama oynadığım bir rolden dolayı manava kasaba farklı davransam ve her rolde bu değişse çekilmez biri olurdum herhalde (gülüyor).
Bir karakteri var edip sonra onu televizyonda izlemek nasıl bir duygu?
Bazen sıkıcı olabiliyor; keyifli olduğu zamanlar da olabiliyor. Özellikle yaptığımın nasıl göründüğünü merak ettiğim, yeni şeyleri farketmemi sağlayan bir gözlem yolu oluyor.
Senin en sevdiğin dizi hangisi? Mesela Manuella favorilerin arasındaymış anladığım kadarıyla.
(Gülüyor) Çocukken izlediğim Brezilya dizisiydi. Bir dönem nerdeyse herkes Manuella ve Izabella ikiz kardeşlerini izliyordu. Yabancı dizileri takip ediyorum. Bazıları o kadar başarılı ki takip etmemek mümkün değil. Aslında çok var ama hepsini tek tek söylemeyeyim. Six Feet Under, Breaking Bad, Tudors en favorilerim.
Böyle bir dizide veya şöyle bir rolde oynamayı çok isterdim dediğin bir proje var mı hayalinde?
Anlatsam dergiyi tamamen bana ayırmanız lazım (gülüyor)
*Röportaj 10sayfa haziran sayısında yayınlanmıştır.