KENDİME İNANMAYI ÖĞRENDİM
Bengisu’nun hakkında yazılıp çizilenlere bakınca; jinglelar, ödüller, ünlü isimlere vokaller ve 11 yaşında sahneye çıkmasıyla başlayan yolculuğuna tanık oluyorsunuz.. Biz onu “Dünyanın Öteki Ucuna” şarkısıyla ve çok kilolu olmasına rağmen dans ederek “oh be” dedirttiği klibiyle tanıdık ama tabii bu kadar değil. 2 yıl boyunca yaşadıklarını ve değişimini anlattığı “İsyan Ediyorum” şarkısıyla karşımızda! Amerika’da oynadığı müzikale kaçmadan Bengisu’yla sohbet ettik!
Bugün geldiğin nokta senin için ilmik ilmik işlenen planlı bir yolculuk muydu? 11 yaşındaki Bengisu bunu istemiş miydi?
İlmik işlenme konusu %100 ama kesinlikle planlanmış bir ilerleme yok. Karşıma çıkan fırsatları değerlendirme çabam ve adım atmaktan korkmamam sonucu bu noktalara geldi. Merak edip, araştırdım çoğu zaman ve karşıma çıkan insanlara veya kuruluşlara kendimi tanıtmaktan, kaybetmekten, reddedilmekten korkmadan attım adımlarımı. Nasıl başladı onu gerçekten bilmiyorum, yani su oldu da bu yola girdim diyemem. Ama 11 yaşındaki Bengisu’da 4 yaşındaki Bengisu’da içinde bir yerlerde sürekli bunu hayal etti, etmeye de devam ediyor.
Yaştan bahsetmişken, bizdeki bu “sen daha küçüksün” durumları sana da yansıdı mı? Senin için dezavantajları oldu mu?
Küçük yaş olayı benim için dezavantaj değil, avantaj oldu genelde. Kulislerin maskotu oldum (gülüyor) “Bu kızdan bu yaşta böyle bir ses nasıl çıkıyor, helal olsun” gibi yorumlarla karşılaştım ve açıkçası küçük yaşın avantajlarını kullandım. Zor tarafları olmadı mı? Tabii ki oldu! İnsanlar tarafından ciddiye alınmak biraz zaman aldı. Bu ciddiye alınmak konusundaki zorluklar da eğitim konusunda bu kadar ciddi adımlar atmama vesile oldu diyebilirim. En çok istediğim şeylerden biri kendi alanımda bir otorite olmak ve danışılan insan olmak.
İlk tekli “Dünyanın Öteki Ucuna” aslında dekolte showlu, kaslı erkekli kliplerin yanında, çoğumuza “oh be” dedirten bir çalışma olmuştu. Oraya kadar senin hikayen nasıl şekillendi?
Bir gün babamın “kızım madem bu konuda ciddisin, artık bir şeyler yapmanın zamanı gelmedi mi?” demesiyle başladı. Sonra Jingle House’taki biricik ailemle kafa kafaya verip “Dünyanın Öteki Ucuna” yı ortaya çıkarttık. Klip konusundaki genele göre cesur ama bana göre gayet normal bir klip oluşturduk bence. Ben dans etmek, özgür olmak ve eğlenmek istedim klibimde ve hala da iyi ki yapmışım diyorum. Adim atmaktan korkmayan, basmakalıp kurallara uyma gibi bir hedefi olmayan, gerçek bir iş oldu, iyi ki de oldu
Türkiye’de pek altını dolduramadığımız “sound” kelimesi de senin ne mutlu ki birikimli olduğun bir konu. Matematiği çözülmüş, radyo dostu şarkıların yanında yurtdışı ayağın da olduğu halde, sen bunca eğitime rağmen neden burada bu deli işine kalkıştın?
Ben de kendime ayni soruyu soruyorum; o kadar çevre edindin, Amerika’da müzik piyasasına ucundan kıyısından girdin, ne işin var burada diyorum. Ama sonra doğup büyüdüğüm, evim dediğim, deli gibi sevdiğim memleketimde sevdiğim işi yapmayacaksam ne anlamı var diyorum. Bu kesinlikle Amerika’da başarılı olmak için çabalamayacağım anlamına gelmiyor. Ama Türkiye’deki popüler müzik dünyasından şikayet edip uzaktan bakmayı değil benim tercihim. Uzaktan konuşmak, eleştirmek,
yermek çok kolay. Ben bu düzeni daha kaliteli, daha büyük ve daha güzel hale getirmeyi hedeflediğim için, kendi ülkemden vaz geçmediğim için burada bu deli işine kalkıştım.
Bu çalışma senin için geriye dönüp bakınca ne anlam ifade ediyor? Geri dönüşler seni tatmin etti mi?
Geri dönüşlerden çok memnunum, tabii ki her zaman daha iyisi olabilir, o yüzden bu oldu, oh tamam demiyorum hiçbir zaman. Ses olarak ve kafa olarak daha büyümüş, olgunlaşmış bir Bengisu var bu defa seyircinin/dinleyicinin karşısında. Gelen tepkilere göre bakalım sırada nasıl bir başka Bengisu çıkacak karşınıza ben de heyecanla bekliyorum…
Mücadeleyi, dayanmayı, devam etmeyi anlattığın “İsyan Ediyorum” iki yıl sonra dinleyiciyle buluştu. Aslında senden böyle bir slow çalışma beklemiyorduk. Bu iki yılda neler yaptın? Bilhassa “hayatını kaybetmenin eşiğinden dönünce insan başka bakmayı, anlamayı öğreniyor biraz.” sözlerin düşündürüyor ..
Bu 2 yılda bambaşka biri oldum, kaybettim, dibe vurdum, sessiz kaldım, vazgeçtim, sonra vazgeçmemek gerektiğini öğrendim, umudun olmadan hiçbir şey olmayacağını öğrendim, kendime inanmayı, kendimi sevmeyi öğrendim… Aylarca hastanede yattım ve çok büyük ameliyatlar geçirdim. Doktorların yaşama şansın %30 diye çekinmeden sana konuşmalar yaptığı bir dönemden sağ salim çıkınca bakışın, görüşün, algın değişiyor. Şu anda midem yok, yemek borum ve bağırsaklarım birbirine bağlı olarak yaşıyorum. Hayatin değerini derinden öğrendim…
“İsyan Ediyorum” a gelince, ben de kendimden böyle bir şarkı beklemiyordum ama duyduğum anda bana o kadar güzel konuştu ki… O kadar güzel bir oluruz diye hissettim ki… Söyledim, benim içime sindi, paylaşmayı çok istedim, sonra benden dinleyiciye doğru yola çıktı.
“Uluslararası kürsülerde ödül alıp o kürsülerden ülkeme Türkçe selam göndermek istiyorum. Hayal kurmaktan korkmuyorum.” Bengisu’nun başka hayalleri var mı?
Denizde kum, bende hayal! Ben hayal kurmaktan korkmamak gerektiğine inanıyorum. Ama hayali kurup beklemek de saçma. Yani kurduğun hayal uğruna harcadığın çabadır önemli olan. Yolun sonu önemli tabii ama yolculuktan keyif almayı bileceksin önce. Aklıma esen, millete deli bu kız dedirten fikirlerimi hayata geçirmek için uğraşıyorum. Olmaz diye bir şey yok bence, denemek lazım, biraz düşüp yara almak ama sonunda da öğrenmek lazım. İşte tüm bu düşüncelerle kendi kariyerimi uluslararası bir tanınırlık seviyesine getirmek, öncelikle kendi ülkemde müzikal anlamda bir otorite olmak, müzik konusundaki uluslararası eğitim seviyesini ülkeme oturtmak, aldığım eğitim doğrultusunda menajerlik ve işin mutfağı dediğimiz, şu anda ülkemizde Allah’a emanet giden konuları toparlayıcı bir güç olmak istiyorum. Bir yandan da Müzikal Tiyatro Oyuncusu olarak Amerika’da kurmaya başladığım kariyerimi daha da ilerletmek ve şarkıcı kimliğimi de dünya çapında konserlerle süslemek istiyorum. Yani çok şey istiyorum ama tüm bu hedeflere hizmet edecek adımları da sırasıyla atıyorum.
*Röportaj Lemur Dergi Nisan sayısında yayınlanmıştır.