TARKAN TILSIMI
Tarkan’ın uzun yıllar avukatlığını ve arkadaşlığını yapan Süheyl Atay’ın anlattığı, gazeteci Ali Eyüboğlu’nun yazdığı “Bir Megastar Tarkan” kitabı için biraraya geldik. Tarkan’ın okuduktan sonra kendisiyle yüzleştiğini söylediği bu ayna tutma, eminim çok insanın merağını giderip, çoğuna da yol gösterecektir. Keyifli okumalar!
-Kitap tanıtımında “Tarkan’ın megastar oluşunun şifreleri” diye başlayan bir cümle geçiyor. Bir megastar olmanın şifreleri böyle bir “piyasada” sizce hala aynı şekilde geçerli mi?
Ali E: Konjonktürel olarak şartlar değişiyor. Tarkan bugün çıksa, yeni bir albüm yapsa sıfırdan, Tarkan olabilir mi? Bence halka, müzikseverlere ulaşan mecralar değiştiği için aynı ses, aynı şarkılarla aynı etkiyi yapmayabilir. Ben magazinde bir marka oldum ama 30 küsür yılda oldum. Bugün sıfırdan başlayan bir muhabir olsam böyle bir marka olma şansım yok. Çünkü haberi okuyucuya ulaştıran mecralar çok değişti ve dağıldı. Eskiden sadece taşıyıcısı gazeteydi. Şimdi internet var. Sosyal medya var. Halk journalizmi var.. Çok değişti şartlar. Tarkan bugün aynı şarkılarla bir megastar olabilir mi? Bence çok zayıf.
Süheyl A: Onun şifreleri, megastarlık ya da ne starlıksa bu mekanizma kişinin diğer emsallerinden ayrılan özellikleriyle ortaya çıkıyor. Tarkan olabilir miydi? Evet böyle bir açıdan bakıldığında olamama tehlikesi var ama şu anlamda var: Eşit şartlarda yarışmayı seçtiğinde Tarkan’ın klipleri en çok izlenen klipler değil. Tarkan’ın şarkıları da en çok dinlenen şarkılar değil. Bu belki bir kriter olarak, karşısında rakip olarak gösterilen ya da gösterilmeyen ama rakipmiş gibi duran kişilerin ondan daha farklı ve daha fazla olduklarını göstermiyor. Tarkan’ın megastar olma özellikleri kendi kişisel şifrelerinde var. Benim için şu demek : Kendi alanında ışıltılı olabilmek, farklı olabilmek, özel olabilmek. Bütün durumu özel kılabilmek. Bu konuda Türkiye’de zaten starlıkla birlikte anılan Ajda Pekkan niye o kavramın içerisinde yıllardır ? Çünkü gerçekten yıllardır farklı olduğu için. Yaşı ilerlemesine rağmen farklı şeyler yapmak istediği ve bu enerjisini hep koruduğu için var. E Tarkan da niye var? Herkesten çok farklı.
Sahnede 2,5 saat bir kere bile detone olmadan şarkı söyleyebilmek diyin ya da neredeyse herkesin Tarkan’la birebir göz bağı kurabildiğini sanmasıyla açıklayın ya da hani gözümün içine baka baka şarkı söyledi diyorlar ya orda 10 000 kişi var tek tek gözünün içine baka baka şarkı söylese üç beş gün sürmesi lazım o konserin ama işte o duyguyu yaratan şey şifre yani.
Ali E: Şöyle bir dezavantajı var Tarkan çok kötü bir sosyal medya kullanıcısı. Sosyal medyayla hedef kitlesine ulaşmayanların günümüzde işi zor. Çok aktif çok ullanması lazım ama Tarkan tembel.
Süheyl A: Belki tembel belki biraz tercih de etmiyor olabilir.
Ali E: Tarkan megastar olduğu için orda kendini tüketmiyor. Sıfırdan çıkan bir Tarkan bugün sosyal medyayı kullanmak durumunda. Sosyal medyada yoksan gençliğe ulaşamazsın nokta.
-Tarkan’ın kariyerindeki yükselişi düşündüğümüzde size göre iyi yada kötü anlamda en büyük kırılma noktaları nelerdi?
Ali E: Kırılma noktalarında hep yanında olan Süheyl bu konuda sağlıklı bir teşhis koyabilir.
Süheyl A: O kadar enteresan şeyler var ki burda söylenebilecek. Hıncal Uluç bir yazı yazdı. Ben Hıncal Uluç’u da bu arada son yıllarda eskisi kadar takip eden bir adam değilim bunu özellikle vurgulayayım. Rastlantısal olarak karşıma çıkan bir yazısı, ilgiyle de okumuştum. Tarkan’ın sakalına takmıştı. Sokağa çık her gördüğün yüz gençten seksen tanesi senin gibi sakallı. Halbuki sen bugüne kadar hep bir farklılık koyarak geldin. Bu farklılık içermeyen ve farklılık yaratmayan ilk ve tek durumun diyordu. Çok doğru bence. Tarkan’ın kendini farketmesi,kendinin büyük potansiyelini fark etmesi olumlu anlamdaki kırılma noktasıdır ve kariyerinin başıdır bence. O bir milat ya sarı pütür kareli pantolon. Onunla çıkmak her baba yiğidin değil herhangi bir çılgının pek aklına gelebilecek bir şey değil. Onu yapan bir adam olarak zaten farkındalığını ortaya koyduğu anda ilk kırılma noktasını yaratıyor bence. Onun üstüne koya koya gidiyor. Sıradanlaşması ya da tekrarlaması ya da kolaya kaçması ikinci kırılma noktası. O da bence son 10 yıla tekabül ediyor. Bu da olumsuz kırılma noktası. Ali yazılarında yazdı kitapta da var bu mesela Harbiye Açıkhava konserlerinin 10 tanesinin arka arkaya full olması Tarkan’ın hayatının bir başarısı olarak sunulamaz. Ben kabul etmem şahsen. O bir kolaya kaçma.
-Kendi isteğinden kaynaklanan bir durum olduğunu mu düşünüyorsunuz? Yoksa bu aslında ekip anlamında da bir eksiklik midir?
Ali E: Ekibini o oluşturuyor sonuçta. Tarkan’ın müzikal kariyerine baktığın zaman dünyada bu kadar çıkış yapmış birinin sonra kendi kabuğuna çekilmesinin altında bana göre şöyle bir “kendimi tasarruflu kullanayım, buraları denedim başardım bu bana yeter Türkiye’de ben şu kadar uzun süre daha star kalırım kendimi tüketmeyeyim” durumu var. Halbuki üreterek, enerjiyi oradan alırsın. 6 yılda bir Tarkan’ın albüm çıkarması en azından kendini tekrarlıyor konusundaki eleştirileri haklı çıkarıyor. 6 yıl albüm çıkarmıyorsun, 6 yıl konser veriyorsun ,6 yıl aynı şarkıları söylüyorsun yani bu bir tembelliğin ürünü bana göre.
– Tarkan’ın yurtdışı başarılarını düşününce pr anlamında da büyük bir eksiklik değil mi sizce? Biz bütün o yurtdışı başarılarından pek de haberdar olmadık.
Süheyl A: Haberdar olmadığımız için yazdık.
Ali E: Evet insanlar haberdar olsun diye Süheyl’in bütün belleğini yoklayıp bu kadar şeyi ortaya çıkarması ondan kaynaklanıyor. O anlamda Sezen Aksu’nun kitabı okuduktan sonra yaptığı yorumu tırnak içinde vermek istiyorum. “Siz ortaya çok değerli bir ürün çıkardınız. Tarkan açısından çok kıymetli. Tarkan’ın dünyadaki konumunu nerelere kadar yükselebildiğini gösteren ilk yayın.”dedi.
“10 SENE SONRAKİ TARKAN’A BİR AYNA TUTMA”
-Tarkan kitabı okuduktan sonra size bir yorum yaptı mı?
Ali E: Tarkan kitap sayesinde kendisiyle, geçmişiyle yüzleştiğini söyledi. Piyasaya çıkmadan ilk kendisine okuttuğumuz için de teşekkür etti. Ama onun ötesinde verdiği sözleri yerine getirmedi. Önsöz yazacaktı. Benim yazımda kitaba dair görüşlerini söyleyecekti. Ondan vazgeçti. Sosyal medyasında kitaba destek verecekti. Onu da yapmadı. Biz üstümüze düşeni insani olarak fazlasıyla yerine getirdik. O verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmedi ama hiç de kırgın değilim.
-Neden yapmadı sizce?
Ali E: Belki de o yüzleştiği geçmişin böyle kalıcı bir eserle ortada olmasına kerhen destek verdi. Bu benim bağımsız yorumum. Yazılanlar reddedemeyeceği inkar edemeyeceği kadar gerçek. Onun tam da hayatında ciddi bir değişiklik yaptığı döneme denk geldi kitap. Özel hayatında yeni bir sayfa açtı. Evlendi. Geçmişindeki hatırlamak istemediği şeylerin kitapta olmasını istememesi kadar doğal bir şey de yok. Ben de kendime yeni bir sayfa açsam geçmişimi karıştırmalarını istemem.
-Tarkan’ın bu kitapla birlikte bir yüzleşme yaşadığına hemfikirim. Belki de kendi adına ödediği bedelleri düşünmesi yüzünden de böyle bir geri çekilme olabilir mi?
Ali E:İşte o durağanlığı ben eleştirdim benim bakış açım şu: Tarkan bana göre büyük denizin büyük balığı ama tarkan küçük denizin büyük balığı olmayı tercih ediyor. Üç dört senede bir albüm çıkarıp Harbiye’de on tane konser vermek ona bir tatmin yaşatıyor ve yetiyor. Ama aynı Tarkan’ın dünyada kimlerle savaştığını, kimleri geride bıraktığını, kimlerle birlikte ödül aldığını görünce ister istemez elimizdeki değerin bir Türk olarak biraz pohpohlamamız biraz yürü dememiz gerekir diye bu kitabı yazdık. Yoksa bu kitapla Tarkan’ı öyle ya da böyle bak sen geçmişle yüzleş diye değil müzikal yolculuğunda yaptığı hataları ve başarıları, hangi bedelleri ödeyerek yaptığını anlattık ki başkaları da bundan örnek alsın.
Süheyl A: bu yıllardır yuvarlanarak devam eden fasit daire: Harbiye’ye insanlar gidiyorlar tabii ki çok sevdikleri için gidiyorlar. Ordan attıkları twitler paylaştıkları şunlar bunlar ona olan hayranlığının ve bağlılığın ifadesi. Bu hep böyle oluyor bunda hiçbir sıkıntı yok. On yıldır veriyorsa on tane veriyorsa yüz konserde de böyle oldu. Ama sonra enteresan bir şey oluyor. İnsanlar o konser atmosterinden çıkıyorlar. Ertesi gün hayatın içerisinde konsere giden ya da gitmeyen birine yakınmalarını anlatıyorlar. Ben bunlara da paylaşımlara da tanığım. Diyorlar ki “ya çok sıkıldım artık aynı şarkıları dinlemekten”. Yadırgatıcı olan şu Şıkıdım on küsür yıl öncenin hiti olabilir ama onun sadık izleyicilerini de düşünecek olursak atıyorum 120. kez bir sahnede böyle bir şarkıyı duymakla ilgili aslında bir tepkileri var. Biz biraz kendi iç dünyaları içinde o hayranlık ve sanatçılık, fanlık ve starlık olarak kendi arasında dönen, o “çok seviyorum, aşığım, bir tanesin” ama dönüp de “ya keşke yeni şarkı yapsa” durumuna biz çomak sokuyoruz aslında. Biz onların kendi aralarında konuştukları şeyi insanlara anlatıyoruz. Bunu da Tarkan’ı hala çok severek ve önemseyerek yapıyoruz.
Ali E:O yüzdendir ki sosyal medyada ben kitapla ilgili alanlara ve yorumlara bakıyorum. Alanlar hep Tarkan hayranı ve müthiş şeyler yazıyorlar. Tarkan’ı bu kitap sayesinde daha iyi tanıdıklarını daha çok sevdiklerini kitabın çok akıcı bir üslupla yazıldığını Tarkan’ın yurtdışındaki başarılarının bu kadar büyük olduğunu bu kadar yakın olmalarına rağmen ıskaladıklarını söylüyorlar bu demektir ki biz doğru bir şey yaptık. Kimseyi kırmadan dökmeden ulaştırma iletme görevini üstlendik.
-Peki kitapla ilgili çalışmalar boyunca Süheyl Beyi dinledikten sonra sizin gözünüzde Tarkan’la ilgili neler değişti?
Ali E: Tarkan hakkında çok şey öğrendim ama fikrim değişmedi. Tarkan benim hep takdir ettiğim yanlış yapınca da acımadan haberini yaptığım bir sanatçı. Ben bütün sanatçılara eşit mesafede durmaya özen göstgeriyorum. Tarkan’a yaptıpım haberlerle birçok sıkıntı yaşatmış bir gazeteciyim ama yazdıklarımın hepsi doğruydu. Bugün de aynı şeyi yaparım. Tarkan’ın kitabını yazmış biri olarak bugün de Tarkan’ı eleştirme hakkını kendimde görüyorum ama dikkat ederseniz sadece müzikal yolculuğuyla eleştiri yapıyorum. Özel hayatıyla ilgili şeyler benim ilgi alanımın dışında. Bu 10 sene sonraki Tarkan’a daha çok yarayacak bir ayna tutma.
“YANMIŞ, KAVRULMUŞ, HER YERİ YAKMIŞ BİR ATEŞİ ANLATTIK”
-Peki megastarlık ömrünü tamamladığını düşünüyor musunuz?
Ali E:Bu hayali bir kavram. Bunu Tarkan’dan alabilecek bir ses bir yetenek henüz gelmedi. Gelir de Tarkan’a rakip olursa ki çok rakibi olduğunu iddia edenler oldu ve siklet farkı ortaya çıktı . Tarkan yoluna devam etti. Tarkan gibi İbrahim Tatlıses gibi sesler çok özel onlar 50 yılda bir gelir. Bir Zeki Müren bir Müzeyyen Senar da öyle. Sadece ses olarak değil, renk olarak da,, sahne ışığı olarak da doğuştan fazla donanım yüklenmiş insanlar.
-Sizce yurtdışı başarılarını tekrar katlayabilir mi? Tekrar böyle hamleler yapabilir mi?
Süheyl A: Yapamaz. Benim çok inandığım bir şey var. Onun çok özel donanımlı bir adam olduğunu biliyoruz ama Onda bir de korunmak diye bir şey var. Ben onun ekstra yaşamsal bir kalkanının olduğunu düşünüyorum. O çok açıklayabileceğimiz bir durum değil hatta onun bile açıklayabileceği bir durum değil bence ama varolduğunu biliyorum. O kalkan onu hayatı boyunca korumaya devam eder. Ama oklar, mızraklar şundan bundan bahsediyorsak, motivasyonla genç enerjiyle alakalı -gençlik enerjisi demiyorum- alakalı Bob Dylan’ların, Cohen’lerin yaşadığı bir dünyadan bahsediyoruz ama tercihin eğer o enerjiyle devam etmek değil de durmak biraz sakinleşmek, biraz dinleneyim falansa ben de bu dinlenmeleri hiç anlamam. Bir özelliğin varsa dinlenmeyeceksin bitince dinlenirsin, ölünce dinlenirsin yürü burdan. O ekstra motivasyonlar, heyecanlar gerektiren bir şey. Ben son on yıllık kariyerine bakıp yırtdışında biz bir şirketle yol aldık ama yirmi tane alternatif arasından seçerek yol aldık. Hala birilerini heyecanlandırıyor hala onlar “ya gelsin tarkan burda bir şey yapalım” diyorlar ama böyle bir durumun olabileceğine inanmıyorum. Bu sadece ekiple alakalı değil onun kendi içinde yaktığı ateş ve o ateşin dışarda yakılmış küçük küçük hücrelerinden bahsediyorum. Onları yakabilecek potansiyel şuan da maesef yok. Artık yakılamayacağını düşündüğüm -malesef diyorum tekrar- bir ateş olduğunu düşündüğüm için, yanmış bir zamanlar kavrulmuş her yeri de yakmış bir ateşi anlattık.
-Küllerinden doğan bir hikaye olamaz mı ?
Süheyl A: Küllerinden doğmaksa işte sanat müziği albümü küllerinden doğmaktır. Belki odur. O kadar küllerinden doğabilir. Tekrar meksikada 250 000 albüm satamaz. Avrupa’da listebaşı olamaz. Orda tabii başka tercihler var. Kitapta anlattığımız, anlatamadığımız, unuttuğumuz, yarım bıraktığımız hikayeler var birisi aslında şudur. İngilizce albüm çıkışının bir gece öncesinde “Yarın albüm çıkıyor. Bu süreçte hep birlikteydik ya her şey kötü olursa? Kendimi çok gergin hissediyorum” falan dediği bir telefon konuşması yapmıştık. Ben de ona ingilizce albüm senin yastığının altına koyduğun kırmızı ayakkabın aslında demiştim. Küçüklüğünden beri varettiğin hayalin. Sadede bu hayali gerçekleştirmiş olmak nedeniyle bile çok çok mutlu olmalısın ve ol dedim ama bunları derken türkçe şarkılarla uluslararası başarıları en yakından yaşayan adam olarak bile o şarkılarla o başarıları yakalayamayacağımızı hissediyordum. Bu konuda tek hissetmeyen belki de hissetmek istemeyen Tarkan’dı. O bence kendi kariyerinde İngilizce albüm diyerek bir rotadan çıkıp başka bir rota belirleyip burdan da yürürüz dedi ama kendisine kaybettirdiği zaman, enerji ve motivasyon bence çok önemli. O uçak ordan tekrar kalkmaz.
-Sizce bu Tarkan’ın şöhretle ilişkisinde ya da kendi psikolojik durumuyla ilgili bir sıkıntı mı arz ediyor?
Süheyl A: Olabilir. Böyle şeyler de olmuştu. Aşağılama anlamında demiyorum ben böyle sanatçı şımarıklıklarını dozunda olmak kaydıyla severim. Bir gün “her şeyi reddetmek istiyorum demişti. Ben de “ben senin arkadaşınım onu yapacaksan arkadaşın olarak kalırım. Gideriz Uzak Doğu’yu dolaşırız. Varsa felsefe yakından inceleriz” dedim ama o hikayeler öyle olmuyor. Ben bir arkadaşı olarak o yolda olurum da o, o yola kolay kolay giremez. Lanet olsun şöhret falan ama onun cazibesi başka. 4 korumayı sağa 4 korumayı sola alıp sahneye çıkarken onu tadan adam ben Tibet’e gidiyorum diyemez.
Ali E: Buna alışmış insan inzivaya çekilemez. Ancak bir öfke kabarması olur. Dersin ama yapamazsın. İstanbul’da yaşayan 17 milyonun 16 milyonu çekip gideceğim diyor da gidemiyor.
-Bir taraftan böyle büyük bir stres altındayken bazı boşluklara ve kaçışlara da ihtiyacı yok mudur?
Süheyl A: Olmaz mı var tabii. Yapıyor da zaten.
Ali E: 11 ay kaçıyor zaten (gülüyor)
Süheyl A: O dönem de Türkiye’ye geliyordu. Onu kalkındıran ya da aynı modda tutan şeylerden bir tanesi New York’a gidip sokaklarında rahatça dolaşabilmesiydi. 3 ay dolaştıktan sonra gideyim de Türkiye’ye şu havaalanında 200 kişi karşılasın durumu da mutlaka arkasında var. Bu gelir yani. Öyle 3 sene New York’da dolaşamazsın.
Ali E: Ben bu yurtdışında şansını yeniden denemesinde farklı bir fikre sahibim. Ben şarkının dili ne olursa olsun ruhunun evrensel olduğunu düşünüyorum. Tarkan insanların dili dini ne olursa olsun gönül dünyasına hitap eden şarkılar olduğu sürece bu şansının hala varolduğunu çünkü Tarkan’ın sorununun Tarkan şarkıları bulamamaktan kaynaklandığını düşünüyorum. Az albüm çıkarmasının altında da o albümü dolduracak kadar kendine yakışır beklediği potansiyelde şarkı bulamamasından kaynaklandığını düşünüyorum. Müzik dünyasında sadece bizde değil dünyada da olay yaratacak şarkı sıkıntısı var. Tıpkı sinemada senaryo sıkıntısı gibi. Çünkü üretimi yapan insanlar kısa sürede iyi para kazanıp hayatları değiştiği için o üretimleri yapamıyorlar. Türkiyede arabesk müzik denince akla kim geliyor Orhan Gencebay.. Şuanda yalıda yaşıyor. Yalıda yaşayan adam Batsın Bu Dünya diye eser yapabilir mi artık? Yapamaz.
Süheyl A: Benzer şey Tarkan’da da var. Yapamaz o şarkıyı bulamaz okuyamaz asla değil. Sadece eskiden Tarkan cesurdu. Bu arenaya çıkarım ne olursa olsun.. Şimdi ana sıkıntının bu cesaret olduğunu diğer şeylerin yan faktörler olduğunu düşünüyorum.
Ali E: Kaybedecek çok şeyi olduğunu düşünüyor. Bugün riske ettiği çok şeyi var. Kariyerini riske ettiğini düşünüyor
Süheyl A: İngilizce albümle de onu yaraladığını düşünüyor bence. Yapmasaydım keşke demiyor belki ama o kadar yıl hayal kurdum ne oldu sonunda diyor ama onun her evresinde o gelgit yaşandı. Olur mu olmaz mı?
Oldu mu sizce?
Olmadı tabi. Çok güzel şarkılar var o albüm alınır ve dinlenir ama Tarkan tılsımı dediğin şey başka. Tarkan tılsımı sesindeki titreşimdir, yaptığı nağmedir, ordaki işvedir. Bunları sen ingilizce albümde, müslüman mahallesinde nasıl salyangoz satamıyorsan Hıristiyan mahallesinde de kokoreç satamıyorsun işte olay bu. Sen orda yüzbinlerce senin şarkı söyleme potansiyelinde adam varken İngilizce şarkıda nağme yaparsan yemezler yani. Anlamazlar daha doğrusu.
Ali E: Anadilin değilse bir dil o dili olanların ruhuna geçmez. Ben zaman zaman rum şarkıcıları türkçe şarkıları söylüyorlar.Eğlence niyetine dinliyorum. Türkçe söylersen ruhunu daha iyi anlatırsın. Hayalleri idealleri olabilir ama hepsi gerçekleşmiyor malesef.
-Sizce hazırlık olarak bir eksiklik mi zaman olarak yanlış bir hamle miydi ingilizce albüm?
Ali E: Bizde pişmiş aşa su katılmaz derler. Tarkan türkçe şarkılarla dünyaya açıldı ve o yoldan yürüyebilirdi. Dünyanın kabul ettiği renkteki şarkıların üstüne koyarak yapsaydı İngilizce albüme gerek kalmazdı. Yeterince sükse yaptıktan sonra dünyada, İngilizce albümü kabul ettirmesi daha kolay olurdu.
Süheyl A: şöyle bir durum var. Tarkan’ın birsürü başarı hikayesinin arkasında yer alan şeyler tabii ki Tarkan’ın müthiş şarkı söylemesi, sahnesinin harika olması , dans etmesi, sempatisi, etkileyiciliği, karizması bütün bunlar var ama bir yan faktör bence çok önemli faktörlerden bir tanesi “merak” var. Neden Tarkan bu kadar ünlü oldu derken o tabi Sezen Aksu’nun müthiş dokunuşu müthiş bir yaratıcılığı. Dünyada öyle olmuş bir şey yok yüzyıllardır insanlar birbirini öpmüş ama bir şarkıya o öpücüğü koymak Sezen Aksu diye bir kadının aklına gelmiş. Şimdi şarkının orasında öpücüğü atan adamın şarkının geri kalanında ne söylediğine ilişkin merak, Tarkan’la ilgili büyünün bir tarafı. Bana diyorlar ne söylüyor ne anlatıyor. Dünyanın her yerinde bu soruyla karşılaştım. Bu önemli olan. Ya İngilizceyi bir Amerikalı gibi bir İngiliz gibi söyleyebilirsen bir şey ifade edersin öbür türlü sen beklenilebilecek en büyük merakı hayranlığı kazanmışsın. Ali’nin dediğine şurdan katılıyorum o hayali tutarsın müthiş rüyayı içinde yaşatırsın 50 yaşlında bir single yapiyim dersin mesela. İngilizce albümle ilgili konsantrasyon, o süreç, Tarkan’ın en yüksek olduğu ve en acayip şeyler yapabileceği zaman zaten. Orda bir fay hattı kırılıyor bence. Onu hiçbir zaman dile getirmiyor ama o fay hattı belki bir çiftlikte tek başına yaşama isteği, Almanya’ya geri dönme isteği, belki Harbiye’de çıkayım başka bir yerde çıkmayayım seçimleri belki hep oralarda kırıldı bunlar. İç dünyasını da birebir bilemiyoruz ama o bence lüzumsuz bir hamleydi. Yine de o olmazsa yapamazdı, yaşayamazdı.
“BİR HAKKI TESLİM ETMEK İÇİN YAZDIM”
Sizce Süheyl Atay’ın Tarkan’ın hayatına etkisi nasıl?
-Ciddi marjinal katkılar sağlamıştır. Dünyada yaptığı yolculuk, çıkış, en azından prangalarını çözdürdü. Sadece o bile yeter. Tarkan’ı yaptığı sözleşme kilitleyip bırakmıştı. Universal’la yaptığı sözleşmeyi imzalamasının arkasından Tarkan’a Allah yürü ya kulum dedi. Onu da çözen Süheyl Atay. Füzenin rampadan kalkmasını sağlayan ateşi Süheyl Atay yaktı.
Siz ilk okuyuşunuzda ne hissettiniz Süheyl Bey?
-Çok beğendim. Samimi duygum şu: Hatta Ali’yle bunun esprisini yapıp gülüşmüştük. Hepsi de olumlu duygular olarak bize geri döndü. Kitabı aldım oturdum bitirdim dedim. Bu bana mı oldu insanlara da böyle olur mu acaba diyoruz. Bana da öyle oldu dedi. Bizim esprisini yaptığımız bütün kriterler “bir solukta okudum, elime aldım koltuğa oturdum, bitirmeden kalkmadım, hiç bilmediğim şeyler öğrendim, ne kadar objektif yazmışsınız “ gibi, hepsi geri döndü. Bir dilek bu, ben daha fazla eleştirebilmeyi isterdim. Gidip çarptığımız bir durum var orda. İlk halini koruyabilmeyi isterdim. Ali’yle Tarkan’ın kurduğu diyalog arasında bazı şeylerdeki hassasiyetini dile getirdi. Bence o hassasiyet gerçek anlamda tuzu biberiydi yani işin. Biz biraz tuzsuz bibersiz yaptık yani.
Ali E: Bu kitapta yazılanlar Tarkan’a dair ama aynı zamanda Süheyl Atay’ın anıları. Biraz da öyle bakmak lazım. İçinde olmadığı bir şeyi anlatmadı. İçinde olanları da süzerek anlattı. Şu neden yok bu neden yok diye soranlar oldu. Süheyl Atay’dan başka kimseyle de bu kitabı yazmazdım. Süheyl Atay benim çizgimde ben de onun çizgisinde olduğum için ortaya böyle bir kitap çıktı. Tarkan’ın ufak tefek müdehaleleri oldu. Biz bunları yerine getirmeden de bu kitabı çıkarabilirdik sonuçta bu Süheyl Atay’ın da anıları ama Tarkan’a da hak veriyorum çünkü şöyle bir atmosfrerde okudu kitabı: Yeni evlenmişti single çıkarmıştı ve çok kötü yorumlar yapılıyordu. Tabi onu da psikolojik olarak ruh dünyasını etkilemiştir. Moral motivasyon olarak yüksek olsaydı belki onlara da dokunmayacaktı ama dokunulmuş halinden de önsözsöz sonsözsüz halinden de memnunum. Biz anlatabileceklerimizi ziyadesiyle anlattık. Ben kitabı çıkardıktan sonra 20’ye yakın insandan Tarkan’la ilgili müthiş şeyler duydum. Bunlar arasında yazsam olay olacaklar da var ama yazmam çünkü kişisel şeyler. İnsanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkarması açısından ilginç ama biz bir megastar Tarkan’da bir megastarı yazdık. Azerbaycan’dan, İran’dan, Kuveyt’ten yazanlar bana kitap için. Tarkan’ın kendini resetleyip kendine format atması gerektiğini düşündüğüm için yaptığımız şeyin doğru olduğu kanaatindeyim.
-Süheyl Bey, bu kitaptan sonra sizinle çalışmak için de Ali Bey’e ulaşan çok olmuş.
Tabii ki onore edici bir şey ama bu kitabın yazılmasındaki son amacım bile insanlar üzerinde böyle bir etki bırakmak olamaz. Benim hatırladığım güzel bir şey olacaksa Ali’yle geçirdiğimiz onca zaman ve yaptığımız gülüşmelerdir. Yazıldı bitti okura ulaştı. Seven paylaşan oluyor biz de mutlu oluyoruz.
-Kitapla ilgili imza günü gibi etkinlikler düşünüyor musunuz?
Yayınevimiz yapalım dedi ama bir kitap yazdı satmak için kapı kapı geziyor gibi algılanmasını istemiyorum. Ben bunu para için ticari bir kazanç için yapmadım. Bir hakkı teslim etmek için yazdım. Hak sahibi teşekkürünü iletirse memnun olurum iletmezse de canı sağolsun derim. İlahi idalete inanırım.İyi bir şey yaptıysam bu bana zaten geri gelir.
Süheyl A: Bu konuyu en iyi yaşayan insanlardan biri de Tarkan’dır. Hayatında yaptığı iyilikler de kötülükler de her zaman ona dönmüştür. Hatta bu yüzden bir albümün adını böyle koymuştuk: Karma..