Müzisyen ve gazeteci Melis Danişmend, küçük insani adımlarla fark yaratılabileceğini gösteren “Ufak Tefek Kent Deneyleri” ni gerçekleştiriyor.

“Acaba sonuçsuz savaşlara girişmek yerine, ‘tokat atana diğer yanağını uzat’ misali insanlara/olaylara iyilikle güzellikle yaklaşsan ne olur?” diye düşündüğüm günlerden biriydi diyor Danişmend, İstanbul’da yapmak istediği sosyal deneylere başlama kararı için.. Eline fırçasını alıp kalplerimize biraz daha renk vermeye çalışıyor ve önemli bir farkındalık yaratıyor.
Yazı dizisinde deneyimlerini okuyuculara paylaşan Danişmend’in yaptığı deney başlıkları ve tadımlık kısımları derledik.

Selamlaşma Deneyi 
Selamlaşma konusunda adeta felce uğramış bir toplumda herkese güleryüzle, ağzının içinde eveleyip gevelemeden, yılmadan ‘merhaba’, ‘iyi günler’ demek ve tepkileri gözlemlemek..
• İstanbul özelinde konuşmak gerekirse, selam sabah konusunda çok kötü bir sicilimiz var. Sen bir hareket başlatmadıkça çok az insan kendiliğinden doğru düzgün, “Merhaba,” demeyi akıl ediyor. Verdiğin selamın akıbeti çoğu zaman, “Ağaçlardan birini tutuşturacak!” diye diye huysuz ihtiyarlar gibi izlediğim dilek fenerlerine benziyor; havada kaybolup gidiyor. Fakat selamlaşmayı sabırla yönetirseniz karşılık almanız mümkün. Kocaman, dolu dolu bir ‘merhaba’ işin kilit noktası. Ton ve yüz ifadesi mühim. Büyük büyük, renkli renkli olacak, gözler ışıldayacak. Yoksa insanımız harekete geçmiyor, nazlanıyor. Ne kadar donuksanız o kadar donuk, ne kadar canlıysanız o kadar canlılar. Bir ayna gibi.

Kaldırıma Park Edene Çiçekli Not Deneyi

Kaldırıma külçe gibi park eden arabanın sileceğinin altına el yazısıyla bir not ve çiçek bırakırsanız neler olur?
İlk hedefim, teslimat yapmak üzere kaldırıma park etmiş bir dondurma kamyonetiydi. Biliyorsunuz esnafımız mal boşaltmak için yolun ortasında durup 20 dakika kontak kapatıyorsa, kaldırıma boydan boya park ediyorsa kesinlikle gıkımızı çıkarmamalıyız, çünkü bu insanlar çok mübarek bir şey yapıyorlar: Ekmek parası kazanıyorlar. Ve bu uğurda her yol mübah. Sizin ekmek parası kazanmak üzere o yolda oluşunuzu baltalamak dahil.

Yol Verme Deneyi

Arap saçı İstanbul trafiğinde araba kullanırken mümkün olan her noktada yol verirseniz neler olur?
• Yol vermek tuhaf bir iş. Yani sanki kimse tam anlamıyla bu işten mutlu olmuyor gibi. Yol veren içten içe ‘değerli zamanından’ çalındığını düşündüğü için bu işe kerhen, “E hadi geç bakalım!” diyerek girişiyor. Yol verilen zaten çoğunlukla dili dışarıda köpecik gibi beklediğinden, geçiş izni verildiği anda eli ayağı birbirine dolanarak sebep olduğu bu ‘geçici rahatsızlık’ için özür dileye dileye koşturuyor. (Bunun diğer versiyonu da yolun zaten kendisinin hakkı olduğunu düşündüğü için ortaya atılıp küfür kıyamet bağırması.) Ve tabii yol verenin arkasındaki de -dediğim gibi özellikle taksici, minibüsçü ise- trafik canavarı logosundaki o elektrik çarpmış adam gibi yüzü gözü birbirine girmiş şekilde tepiniyor. Çoklu travma ortamı.

Sokakta İnsanlara Yardım Etme Deneyi

Yaşlılar, yol soranlar, metrobüste ayakta kalanlar… Zor durumda olana sırt çevirmek yerine ona yardım ederseniz neler olur?
• Başka bir gün oturduğum bir cafe’nin tam yanındaki apartmana bastonlu, yaşı epey ileri bir kadın girecekti. Kapıya ağır ağır yaklaşırken içeriden genç bir adam çıktı ve kapıyı tutmadan hızla yoluna devam etti. Fakat yaşlı kadını gördüğü için bir-iki saniye sonra durakladı, kapıyı tutması gerektiğini anladı ama hayır, yoluna devam etti. Artık böyle durumlarda içimden bir Hafize Ana çıkıyor. “Boyu devrilesice!” diye kalkıp kapıya gittim, kapanmadan yakaladım, çok ağır demir bir kapıydı. Kadın çok sevinerek, çok teşekkür ederek içeri girdi ve asansöre yöneldi.

7 Gün WhatsApp Kullanmama Deneyi

WhatsApp olmayınca arkadaşlarınızın araması sorması resmen seyrekleşiyor. Daha doğrusu şöyle düzelteyim, WhatsApp’larınızı telefonlarınızdan silin, bu hayatta kiminle gerçekten sık irtibatta olduğunuzu çok net anlayacaksınız.

 

Melis Danişmend’in “Ufak Tefek Kent Deneyleri”